22 Ağustos 2013 Perşembe

İSTANBUL VE HAYAT

        Ömrümün son mutluğunu yaşatırcasına bir yerlerdesin. Hayatım bir avuç toprağın içine batmış bir fidan olmuş. O fidan ki bir hayatın başlangıcı, bir hayatın ise sonu. İstanbul'un güzelliğinin unutturduğu gibi bir yaşam yani. O yaşamda filizlenen bir fidan var; Aşk...



         Ey aşk nasıl bir cinssin sen? Gururdan öte misin ya seni tanıdıktan ve birlikte olmadıktan sonra geçen ömre bedel misin? Peki hiç mi önemsemezsin boşa geçen yılları ? Sevgiden de öte bütün yaşamlara hatta gerçeğin kendisine bile dimdik duracak kadar neyin var senin? Bunun için bile bir güç gerekir. Benim gücümün tükenmesine rağmen hala ayakta kalıp büyümen niye? Seni sevgiden, gerçek yaşamda yüz bulamamış o bağlamsız tek sevgiden tek sebebimden, üstün kılan şey nedir? Sevgi midir acaba...

         Sevgi doğanın güzelliği ruhun berraklığıdır elbet ama tek olmayan. Benim sevgim niye tek diye hep sordum kendime ; onun sevgisi değil, bunun sevgisi tek değil benim sevgim tek. İstanbul tek zaten.
       
         Zamanın geçmeden önceki hayalini bilmeden ve ya gözünden süzülüp giden bir damla göz yaşının bile bir görevi olduğunu anlamadan defalarca söylenen o olumsuz sözlerin ne anlamı var ki. dünyanın ekseninin yanlış yerde durduğunu hissittiğimde yaşadığım tek şey nedenimi sorgulamak oldu. Tek sebebim bende değilken nedenim nerde? Nerde beni sürekli derin duygularla düşünmemden alıkoyan ve bana başka hiç bir duyguyu tatmama izin vermeyen fikir? Ama niyeyse hep cevabını bildiğim sorular soruyorum galiba; Çünkü hayatın cevabını bilmeden yaşayamazsın ve ya sadece hayatın geçtiğini düşünemezsin. Sonra bir şey oluyor ve artık eskisi gibi olamıyorsun. Ol deseler bile, bıçak zoru deseler bile yine  yine olamıyorsun
     

         Hayatımın ifadesi, aslında sebebini defalarca sorduğum ve o asılsız suçlamaları bile aradığım ama ne cevabı ne de aradığımı bulduğum senelerce geçen o tanışma anları galiba. Geçmişin geçmişte kalması ne kadar önemli olabilir ki nasıl olsa gelecek gelecekte kalmayacak ve şimdi geçmişte kalacak. O kadar önemsemedim ki dört yıl on dört gün beş saat cevabını beklediğimi fark etmedim. Hayat en uzun ifadeyle bu

         Bir arkadaşım evlilik kader midir diye bir soru sormuştu. Cevabını hep hayır diye düşündüm ama işin aslı yapılacak evlilik seni mutlu eden tek sebebinle yapılacaksa evet. Kaderi yaşamak herkes ister ama böyle bir kader, İstanbullu kaderi.
     

                                                                                                 
                                                                                                          Adnan KÖROĞLU