30 Ocak 2013 Çarşamba

KURALLARIN BÜTÜNLÜĞÜ



            Sistematik kuralların bütünlüğünün kırılmasının eşiğinde olduğunu düşünüyorum bazen; yani düzeni oluşturan kuralların bütünlük anlamındaki değerinin kırılmasını ama bu sadece düşünmek olamaz bu kadar basit olamaz. Bunu düşünmek masmavi bulutların bir anda kapkara bulutlara dönüşüp ve gram yağmur yağdırmamasını ummak gibi hissetmektir. Bu his kuralların bütünlüğünü bozmak düşüncesiyse eğer bunlar teker teker kırılamaz demektir ve bu da bir bütünlüğün bozulmasını sağlayacak tek şeyin teker teker yok etmekten ziyade bütünsel yapısının bozulmasını sağlamak olduğunu gösteriyor. Gestalt psikolojisi gibi. Bu psikolojiye göre tek başına oluşan bir güçten ziyade güçlerin birliğinden söz eder, yani tek tek kurallar hiçbir işe yaramaz düzensizlik oluşturur. İsterse milyarlarca kural olsun tek tek oldukları sürece hiçbir işe yaramaz ama bu kurallar bir arada iken işte doğanın dengesini korur.

            Tek bir kuraldan bahsetmiyorum, ya da okul kuralı gibi bütünlükten de bahsetmiyorum, doğanın eşsiz kusursuz düzeninden de bahsetmiyorum. Benim asıl bahsettiğim dünyadaki sistematiğin yapısı. Mesela bir evlilik bir seri kurallardan oluşur. İyi günde, kötü günde, falan… peki bu evliğin bozulması için kurallardan bir takımının bozulması yeterli midir? Tabi ki değildir. Evlilik bütünlünün bozulması ve gitgide kötüye gitmesi gereklidir ve bunu da sağlayan bu kuralları beraber oluşturan karı- kocadır, yani kuralların bütünlüğünün bozulması sadece bunu bir araya getirenler tarafından yapılır.

 Sadece kelime anlamındaki kural günün birinde bütünleşerek birleşir ve güçlenir ve kırılması ise bir anda o bütünleşmeyi sağlayan güç tarafından olur. 
                                                                                           Adnan KÖROĞLU

20 Ocak 2013 Pazar

YALNIZ DEĞİLİM



Hayallerim ve rüyalarım kaldı hep benim yanımda; yani yalnız değilim. Hiç olmadım. Dünya bana sırtını döndüğünde bile olmadım. Sen beni istemediğinde bile yalnız olmadım ben. Olamam ki hayallerim var benim. Gerçek olmayan ama benim önemsediğim, benim istediğim kahramanlarım var. Orda yaşıyorum ben. Kuzgun renginde bir şatom ve zırhlı ordularım var mesela. Ha bide çok güçlüyüm ben. Öyle demeyin bir kılıçla yıkar geçerim. Pelerinimi çıkardığım zaman görün beni. Kimseye acımam, yok yok onu yapamam işte ben önemserim ki herkesi. İyiliğe iyilik kötülülüğe yine iyiliktir benim prensibim. Dünyanın tüm pisliklerine karşı inadına iyilik…

            Hayallerim var benim. Gizli bir ajanım mesela. Orduda görev yapmış sonra ayrılmış yanına olağanüstü yetenekleri olan adamlarını almış tüm kötülüklere karşı savaşan bir ajan. Üstelik bu ajan kimseden de emir almıyormuş, deli yürek misali. Mafyaya dönüşmüş sonra, dünya korkar olmuş ondan yani benden. Düşünebiliyor musunuz benden yok bunu düşünme! Düşüncelerimi alma benden yalnız değilim çünkü.

            Rüyalarım var pek nadir olsa da. Sabah kalktığımda pek hatırlamasam da benim yanımda olan rüyalarım var. Her gece yatmadan önce okuduğum dualarım var. Beni koruyan meleklerim var yatağımın üstünde. Bazen irkilirim korkuturlar beni korktuğumu anlayınca telaşlanmam hatta sevinirim bile. Korkmazsak nasıl insan oluruz ki biz. Nasıl yalnız olmadığımızı anlarız. Benim meleklerim onlar ben ne yaparsam yapim benimle gelen melekler. Yalnız olmadığımın ispatıdırlar.

            Ben yalnız değilim ki. Dünya yalnız, dünyadaki herkes yalnız, insanlar yapayalnız. Öyleki insanlar yalnız olduklarından bile habersizler. Kim var ki insanların yanlarında kendi çıkarlarından başka. Çıkarları olmazsa ki kalır ki yanlarında. İşte insanlar yalnız olmadığı zaman yani çıkarlarının olmadığı zaman ben yalnızım. O zamana kadar Dünya ben olmadığım gibi yapayalnız. Bense yalnız değilim. 
                                                                                                             Adnan KÖROĞLU

10 Ocak 2013 Perşembe

BAZEN


Bazen atıklarda doğan güneş olurum, bazen bir ömre bedel ruh
Bazen ayak sesi bile duyulmadan gezinirim her evde, bir hayalet misali
Bazense küçüklerin büyüklüğünü görürüm, nadir olsa da
Bazen gökyüzü olurum, özgürlüğün tadına doyulamasa da
Yeryüzü olmadığımı düşünürüm hep, yeryüzündeki bu kirliğinin olmadığını bazen
Suyun akış hızındaki o duyguyu düşünürüm bazen
Bazense o duygu olurum durgun bir göl misali,
Bazen yaprağın suçunu ararım, bazense yağmurun aşkını.
Bazen hayatın kurgusu insanı esiri eder, bazense sadece sevgisi eder.
Sevgi büyüdükçe güçlenir bazen,
Bazense aynı kalır bir şelaleden sonra suyun durulması gibi,
Bazen rüya görürüm, olmadığım bir yerde uyanırmışçasına, bir el gelir rüyamda
Sonra bir sevda,
Ele bakarım bazen, bazense eli tutarım hiç bırakmayacakmışsına
Uyandığımda ise “ah” derim, kimse anlayamayacakmış gibi
Bazen biz oluruz, hep biz 
Bazen yalnız kalırız, bazense sen bulutlar ve ben kalırız.
Yok yok biz hep yalnızız
Sen olsan da olmasan da yalnızız.
                                                                     Adnan KÖROĞLU


1 Ocak 2013 Salı

SON DURUM RAPORU



Israrlı savaşlar uğruna barışı sağlamak için sadece aracı olabilirim ben…o da yazıma devam etmemi sağlayan ısrarlar yardımıyla.

            Bu savaşları kazanma ve ya kaybetme uğruna her şeyin ortaya konulduğu savaşlardan değil. Ölümsüzlük iksirini bulmaya çalışan, güçlü olanın sırrını kabul etmeye çalışan ve asıl meselenin ne olduğu hiç bulunamayan savaşlardan. Bu savaşa hazırlanırken bazen son savaşa hazırlanırmış gibi davranırsın, bazen ise teknolojik satranç stratejilerinden yararlanırsın.

             Israrı kazanmak için önündeki en büyük engel, tıpkı korumasız bir kışlaya saldıracak askerleri durduran “ Dur kimdir o? “ diyerek nara atacak bir nöbetçinin olmaması yüzünden hiç beklemediğin bir yerden ve aniden darbeyi yemendir. O, öyle bir darbedir ki tam “tamam” dersin ama tek bir söz, tek bir hareket, sadece tek bir sebep yolunu bulup akan nehirler gibi alıp götürür, senden. Sen tüm bunlara rağmen yine de “olsun be” dersin. Bu sefer de gerçeğin ta kendisi yüzüne çarpar. Aşk sarhoşu olup durursun.

            Bilinmezlikler diyarındaki gizemi çözmeye kalkışmak ise en büyük hatan olur, ısrar savaşında. Kendimiz olmayı istemek yerine aldanırsan geçmişe, güçlüye ve tam direnmeye başladığın anda bir tokat gibi çarpar diğer insanların hayatı; başka çare kalmayınca ölerek uyumaya isyan edersin bir gün, hayır hayır hergün… İşte kanıt.

           Gününün geçtiğini anladığında çok geç olduğunu anlaman uzun sürmez ama yine beklersin sabredersin. Bu sabır bir şeyleri yapma arzusunun kırıldığı için değil, ne yapacağını bilmediğin için hiç değil. Bu sabır sadece beklemekten, sadece beklemekten. Yanlış zamanda sabrettiğini anladığın zaman ise zaman istersin, biraz zaman için neler verilmez ki ama sen zaten bekleyerek harcamışındır zamanı. İşte şimdi zaman kısıtlı olsa da, zorluklarla karşılaşılsa bile, tüm bunlara ayak uyduramasam bile yazılar savaşına, barışın savaşına hazırım, hazırlarım.

            Yazarın seyir defterinden bir alıntı: yazılara devam etme kararı alınmıştır.
                                                                                                         Adnan KÖROĞLU