Israrlı savaşlar
uğruna barışı sağlamak için sadece aracı olabilirim ben…o da
yazıma devam etmemi sağlayan ısrarlar yardımıyla.
Bu savaşları kazanma ve ya kaybetme
uğruna her şeyin ortaya konulduğu savaşlardan değil. Ölümsüzlük
iksirini bulmaya çalışan, güçlü olanın sırrını kabul etmeye
çalışan ve asıl meselenin ne olduğu hiç bulunamayan
savaşlardan. Bu savaşa hazırlanırken bazen son savaşa
hazırlanırmış gibi davranırsın, bazen ise teknolojik satranç
stratejilerinden yararlanırsın.
Israrı kazanmak için önündeki en
büyük engel, tıpkı korumasız bir kışlaya saldıracak askerleri
durduran “ Dur kimdir o? “ diyerek nara atacak bir nöbetçinin
olmaması yüzünden hiç beklemediğin bir yerden ve aniden darbeyi
yemendir. O, öyle bir darbedir ki tam “tamam” dersin ama tek bir
söz, tek bir hareket, sadece tek bir sebep yolunu bulup akan
nehirler gibi alıp götürür, senden. Sen tüm bunlara rağmen yine
de “olsun be” dersin. Bu sefer de gerçeğin ta kendisi yüzüne
çarpar. Aşk sarhoşu olup durursun.
Bilinmezlikler diyarındaki gizemi
çözmeye kalkışmak ise en büyük hatan olur, ısrar savaşında.
Kendimiz olmayı istemek yerine aldanırsan geçmişe, güçlüye ve
tam direnmeye başladığın anda bir tokat gibi çarpar diğer
insanların hayatı; başka çare kalmayınca ölerek uyumaya isyan
edersin bir gün, hayır hayır hergün… İşte kanıt.

savaşların adamı,
YanıtlaSilbu metni okuyunca da inan çok mutlu oldum. soğuk kış öğleden sonrasında uyuklayan zamanı ayaklandıran kar tanelerinin heyecanını görür gibiyim satır aralarında. =) hem uzun zamandır senden yeni pasajlar gelmiyordu, hem de üstüme alınır gibi oldum; yazmak için bileyici bir meydan okuma olarak ya da ne bileyim teşvik veya farkında olmadan oluşan bir heveslendirme olarak; kendimce takılıyorum anlayacağın :p