Hiç fazla yaşayabileceğimi
düşünmüyorum artık…
Satranç
oyunlarında veya bilgisayar oyunlarında öğrendiğim bir şey varsa bir adım
geride kaldığın anda rakibin kazandığıdır. Dünyadaki güç savaşlarını düşünelim
geride kalmamak için hangi canı harcamazlar! Sen kazanabilmek için bir adım
atarsın üstelik o adımı bütün zorluklara direnerek atarsın, rakip iki adım. Sen
bir adım daha atarsın rakip iki adım, üç adım, beş adım, yüz adım, bazen rakip
o kadar çok adım atar ki sen kendini sinek hissedersin. Önde olan daima kendi
avantajının üst sınırındadır. İşin en iğrenç yanı ise senin bir ömür verdiğin
adıma rakip bir saniyesini verir ve ben otuz yaşındayım hayattan otuz yıl
gerideyim.
Ben yaşamıyorum; dünyanın ruhu sadece benim
bildiğimden ibaretse eğer, karanlık tüm aydınlığın üstüne ve tek düzenliğin
üstüne çökmüşse eğer, tek önemsenen şey sadece kendi için yaşamaksa ve bunu
bütün dünyaya avazı çıktığı kadar bağırarak duyurmaksa ve bu böbürlenmenin
yanında herkes onu alkışlıyor, onurlandırıyorsa eğer, evet ben yaşamıyorum.
Kalbimin
duracak gibi olduğu anlarda sevginin ne olduğunu düşündüm hep. Bulduğumu
düşündüğüm anlarda bile düşündüm seni ama en acısı da bilinenlerin ötesindeki sırrı kabullenmemek oldu. Niçin
kabullenemedim yoksa kabullendim de isyan mı ettim? Bilemiyorum, hayla ediyor
muyum? Onu da bilemiyorum ama kalbimin nerde olduğunu sen öğrettin bana. Bunu
biliyorum. Tabi bu bir insandan kaynaklanmıyor, o kadar basit değil. Bu
içimizdeki var olanı dışarıda yansıtmakla görevli (tabi bu ne kadar başarılı
bilemiyorum) doğadan kaynaklanıyor. Sevginin kimlere ait olduğunu, sevginin
niçin ihtiyaç olduğunu ve bunu sağlamak için niçin çaba sarf edilmediğini
anlayamadığım bu dünyadan kaynaklanıyor.
Savaşları
sevgi mi yönetir yoksa sevgi sadece kurban mıdır? Acımasız olarak düşündüğüm
savaşlardaki güzellikleri görebilseydim keşke. Evet acımasızlar, ruhlar alemini
güzelleştiren çiçekler bile acımasız bence, güzel kokulu zambak çiçekleri.
Kokuları herkesi etkileyebileceğini sanırsın ama bir bakmışsın ki kokusu sadece
gerçeğin üstünü örtmüş.
. İnsanları
düşünelim, savaşları birbirlerini acımasızca bitiren o kansız ama yok edici açlık
savaşlarını. Ortaya çıkmak için bütün gücüyle çaba sarf eden sevginin gücüne
nasıl engel olduğumuzu düşünelim. Düşünelim ki beynimizi kemiren kemirgenlerin
seslerini bastırabilelim. Güç dedikleri eğer bu kansız savaşlarsa ben güçsüzüm
ama güç dedikleri eğer bunları bilmekse benden daha güçlü kimse yok bu dünyada
ve bunları öğrenenlerin de fazla yaşamaya yetecek güçleri yok.
İnsanlar
kendi savaşlarını yarattıklarını zannederler; oysa kendi savaşlarında
yaşamalarına son verirler. Bir trafik kazasında ölenlerin sayısı savaştan az
mıdır?; ya da uçurumdan aşağıya sonunu düşünerek atlayanların sayısı ve buna itenlerin sayısı. Beni bitiren
sevgisizlik değildir, bu sonsuz savaşlardır. Evet, bunlar zaten bir savaştır ve
bu savaşları bitirmek imkansızdır. Tıpkı fazla yaşamanın imkansız olduğu gibi,
tıpkı bu savaşın biteceğini görmenin imkansız olduğu gibi….
Adnan
KÖROĞLU
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilyazın çok anlam yüklü, öne çıkan mananın taşıdığıysa umarım mecazdır, sevgiler, doğum günün kutlu olsun
YanıtlaSilprofilindeki e e cumming in sözüne dikkatini çekerim :)
YanıtlaSil