Bu savaşta karşımda güçlü ordular yok, büyük krallar, generaller yok, tek vuruşta milyonları yok eden bir silah yok, masum insanları hiç düşünmeden katledenler de yok. Karşımda olan tek şey ... Kendi kendime yarattığım engel.
Şimdi bu savaşta mutlu olabilmek için boşlukları yıkmalı mıyım yani engelleri kaldırmalı mıyım? Yoksa yeni engeller mi kurmalıyım? Annesi ölen bir kişinin bu boşluğu doldurması mümkün mü? Ya da bu kişi gerçekten de bu boşluğun doldurulmasını ister mi? Yani anlaşılmayı....Burdaki en büyük stratejik hata günü ertelemek olur. Çünkü doğru şekilde yaşayacağı zaman günü erteleyen insan, nehrin kurumasını bekleyen köylü gibidir; ancak nehir kurumaz sonsuza kadar akar gider. Bu yüzden ertelememek benim silahım oldu mutsuzluğa karşı savaşta.
Artık savaşta barış sağlamalıyım. Çünkü silahlarımı kaybettim boşluklarım bu silahla yok oldu ve engellerin kaldırılmamasına karar verdim. Herkesin boşluklarını dolduracak başka bir boşluğu vardır, muhakkak. Onları bulmam gerekiyor. Yani yeni silahlar...
Küçük bir kızın babasına yazdığı bir şiir vardı:

" Her şey yerinde baba,
Caddeler, sokaklar, bakkalcı amca bile
Evimizde bir şey değişmedi baba,
Artık sıçramadan uyuyabiliyorum
Yemeden, içmeden de kesilmedim
Yalnız bir şey var, baba
Seni çok özledim, herkes seni çok özledi"
gibiydi sanırım. Evet özlemdi, o kızı hayatta tutan ve hayata bağlayan. Kızın boşluğu başka bir boşlukla özlemle doldu. Sanırım bir başka silahım özlem olacak: Boşluğa duyulan özlem.

Sevginin başarıya dönüştüğüne inandığım şu günlerde şanslı olduğumu düşünmeye çalışıyorum ama şans tesadüflerden oluşur ve ben tesadüflere inanmam. Çünkü her olay, olgu tektir, kendi içinde tektir. Sevgi tek, kendini başarılı bulman tek, kaybettiğin bir yakınına duyduğun özlem tek, kendini uçsuz bucaksız bir boşlukta hissetmen tek. Bir kişiye duyduğum sevgi, diğer kişiye duyduğum sevgiden farklıdır ve bu da beni üstün duruma getiriyor.
Başarı ne kadar hak edenin oluyorsa, mutluluk da onun için verilebilecek en büyük savaşı verenin oluyor.
- Beş yaşındayken annem "Hayatın anahtarı mutluluk " derdi. Okula gittiğimde "büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diye sordular. Ben de kağıda "mutlu olmak" yazdım. Soruyu anlamadığımı söylediler. Ben de onlara "Siz hayatı anlamamışsınız" dedim.
Bu hikayeyi anlattıklarında fazla önemsememiştim. Şimdi anlıyorum kendimde yarattığım boşlukları nasıl dolduracağımı.
Adnan KÖROĞLU
evet "boşluk"u farklı yönüyle düşünen bir düşünce daha!
YanıtlaSilsonunu çok beğendiğim yazınızın içinde altını çizdiğim çok sayıda söz oldu =)
Boşluklarını sevgiyle doldurman dahası sevgiden başka hiç bir şeyi içinde barındırmayan sen kendine ve çevrene mutluluktan başka ne verebilirsin ki! O çok uzaklarda değil içindeki boşluklarda doludur...
YanıtlaSilGNY