18 Mart 1983 Cuma

GÜÇ EFSANESİ ÜÇLEMESİ- AK MİĞFER 2

BÖLÜM 2
DERİNLİKLERDEKİ GÜÇ 

               Witchcage tepeden Akmiğfer’in ardındaki Altın Kuzgun’a bakıyordu. İki gün geçmiş ama Akmiğfer’in önü hayla asitli gölle kaplıydı. Amniyus Korsanlarını bir grup Ateşdağı askerleriyle birlikte Morina Taşlarına göndermişti. Taşlardan gelen güzel habere ihtiyacı vardı.

             Morina taşları yüksektir ve her taş bir sığınak için çok uygundur. Denizden gemiler taşların yanına bile yaklaşamazlar ve filikalardan çıkmak zorundadır. Amniyus Korsanları para için adam doğrayan kosanlar, taşları görünce vazgeçtiler ama leş yiyiciler vazgeçemezlerdi.

                Leşyiyiciler karaya çıktıklarında Hero ” İyiki Morina Taşlarınıdan destek gelmedi” diye düşündü. Taşlardaki sınır koruyucuları Hero’nun kendisi çağırmadıkça yerlerini terk etmezlerdi ve Hero ‘kendisi değil kartallarını göndermişti bilgi vermek için. Ateşdağı askerleri ilerlerken birden talar arasından ok atışları gelmeye başladı. Okların geldikleri yerler belli değildi , ama askerler boyunlarından ve koltuk altlarından yani zırhlarının zayıf  noktalarından isabet alıyorlardı. Bir uçan boynuz keşif için geldi ve okların geldiği taşları parçalamaya başladı ama parçaladıkça hiç kimse meydana çıkmıyordu. Mighty Gorgon askerleri çok iyi saklanmışlardı. Uçanboynuz tam taşı kaldırmıştı ki yukarıdan ağlarla örtülü dev taş kütlesi uçanboynuzun üstüne düştü ve dev boynuzunu düştü ağlar kenara düştüğü için kurtulabilmişti. Çığlıklar içinde kaçmaya başladı. Ateşdağı askerleri çok kayıp vermişti ve daha  çok az ilerleye bilmişlerdi. Bu durumda yapacak tek şey geri çekilmeleriydi. Cezalandırılacaklarını biliyorlardı. Buna rağmen korkmuş ve kaçmışlardı.

                Witchcage, Amniyusların kaçtıklarını duyunca çok öfkelendi. İnsanlarla işi bittikten sonra korsanlara saldırmaya karar verdi. Tüm dünyayı Ateşdağı’na sunmak istiyordu ama ilk önce Kuzgun Ülkesi’ni ele geçirmeliydi. Hero’yu Ateşdağına sunmaya ant içmişti.  Oysa şimdiye kadar sadece Daiaguard’ı alabilmişti. Bu düşüncelerde sinirlenip uçanboynuzun bir kanat darbesiyle geriye gelen leşyiyicileri asitli göle attı.

                Akmiğfer casusların mekanıdır. Doğu’da ve Batı’da en fazla casusun barındığı yerdir. Hemen hemen her ülkeden casus vardır, ticaretin merkezinde. Hero, buraya sadece savaş zamanında geldiği için casusları tespit edemez ve tespit edilenler zaten çoktan kaçmışlardır. Witchcage casuslarından haber beklemeye ve Akmiğfer’i içerden fethetmeye karar verdi. Bu arada casuslar ona daha önce Aslandibi diye bir yerden bahsetmişlerdi. Akmiğfer’e gizli bir geçiti olan bir yer. Askerleri Akmiğfer’le Daiaguard arasındaki çölün neredeyse yarısını kaplıyorlardı Witchcage’nin kampları her yerdeydi ama Aslandibi diye bir yer yoktu. Uçanboynuzlar Set Tepesi’nin ardına kadar her yere bakıyorlardı.
  
                Sonunda iyi bir haber. Sonunda beklediği haber casuslardan gelmişti.  Casuslar mağaraya benzer bir yere birilerinin girdiklerini görmüşlerdi. Bunlar Aslandibi’ne erzak gönderenlerdi bu da Akmiğfer’e başka bir giriş olduğunu doğruluyordu. Ardından bir kartal gözüne çarptı, dev kanatları  olan bir kartal. Gorgonların kartallar sayesinde haberleştiklerini biliyordu. Kartalın çıktığı yere baktı. Kartalın çıktığı yere baktı ve tek küçük bir kule gördü. Kulenin ucunda bir kuzgun heykeli vardı. Yanlarında uzanan dev borozan. Artık orasının Aslandibi’nin olduğuna emin oldu. İyice etrafına baktığında dev mağara oyuğu bir duvarla örtülüydü sanki. Mağaranın etrafı bir aslan yeğesine benziyordu. Ateşdağı leşyiyicilerinin yeni hedefi belli olmuştu. Hemen casuslara mağaradan kim çıkarsa öldürmeleri mesajını yolladı ve Aslandibi’ne gelen bütün kartalları öldürmeye başladı artık Aslandibi’nin Akmiğfer’e olan bağlantısını kesmişti.

                Mağaranın içi karanlık ve alçaktı. Bu yüzden uçarak mağaraya girmenin imkanı yoktu. Aslandibi kule sözcüsü geldiklerini görünce kartalları uçurmaya başladı ama uçurulan kartallar Witchcage tarafından öldürülüyorlardı. Dev borozanı öttürmekten başka çaresi yoktu. Ateşdağı askerlerinin ayak sesleri yerleri inleterek ilerliyor dev borozan hiç durmadan ötüyordu. Bu gürültüyle sanki mağara çökecekmiş gibi toz parçaları Mighty Gorgonların üstüne düşüyordu.

                Aslandibi baş üstadı Altın gelen leşyiyicilere baktı. Akmiğfer’den kartal gelmediğini anlamıştı ve az önce Akmiğfer’den kartal gelmediğini anlamıştı ve az önce Akmiğfer’e giden karanlık ve tek geçitli yola bir akıncı göndermişti. Emirleri bekliyordu ama Aslandibi’ni onlara bırakacak hali yoktu. Okçuları duvarın arkasına aldı. Mızrakçıları öne çıkardı. Mancınık atışlarına karşı ordusunu dağınık tutuyordu. Yaklaşık beş yüz kadar ordusu vardı.Aslandibi’nde fazla Gorgon yoktu. Tüccarlar, kaşifler, gezginciler çoğunluktaydı. Şimdi sıra Hero’daydı.   

                Hero, Akkule’den dumanlar yükselen Aslandibi’ne bakıyordu. Gönderdiği kartallar gelmemişti. Üstelik Karanlık Mağara’nın çıkışında bir akıncı ölü bulunmuştu. Dumanları görünce Witchcage’nin Aslandibi’ni bulduğuna ve bunu da Witchcage’nin casuslarının yaptığına emin oldu. Akmiğfer’de casuslar olduğunu biliyordu. Zaten Akmiğfer’de herkese güvenmiyordu. Geç kalmıştı ve Aslandibi’ne bir mesaj göndermeliydi. Hava akımından gizli ve hızlıca Aslandibi’ne giden bir mesaj kuyusu vardı; fakat bu mesaj kuyusundan mesaj geçince kendini kapatıyor, gömülüyordu, yani tek mesaj hakkı vardı. Mesajda: “Şafağa kadar bekleyin. Şafakta karanlığa bakın” yazmıştı. Şifreli mesajda sabaha kadar direnmelerini sabah karanlık mağaradan Akmiğfer’e çekilmelerini emretmişti. Hero yirmi beş korumasıyla birlikte karanlık mağaradan geçerek yola çıktı. Daha önce bu yolu kullanmamıştı. Gorgonlar yaparken bile buranın yapımına Mewtoo karşı çıkmıştı.” Derinliklerde bir güç var” diyordu. Akmiğfer’in yeraltındaki derinliklerinde ne olabilirdi. İçi ürperiyordu, Hero’nun. Bu his Mewtoo’yla ilgiliydi, çünkü Hero’yla birlikte her yere giden, her yerde savaşan Mewtoo gelmemişti, bu sefer. Karanlık Mağara’yı Aslandibi’nin Akmiğfer’e bağlandığı yer olarak görmemişti, hiç. Daiaguard’tan kaçanları ve tüccarları bir tehlike olunca Aslandibi’nde tutardı. Tehlike geçince serbest bırakırdı. Bu yüzden derinliklerdeki dibte kurmuştu ama bu sefer Aslandibi’ni keşfetmişlerdi. Ordaki masum halkı kurtarmak için bir şey yapmalıydı ama yanındaki koruyucularla değil, başka bir şey

                Altın niye sadece mancınıkları yakıp ateş ediyorlar, niye saldırmıyorlar diye merak ediyordu. Atışlarının çoğu mağara duvarına çarpıyor fazla hasar vermiyordu. Üstelik surlar alçaktı rahatça saldırabilirlerdi. “Bizim Karanlık Mağara’ya doğru kaçmamızı bekliyorlar” diye düşündü bir an.  Mağara dardı, savaşamayacak olanları çoktan göndermişti. Üstelik Ateşdağı askerlerinin ön saftaki askerleri daha önce hiç görmemişti.” Keşke menzile girseler de nasıl öldüklerini seyretsem” diye düşündü. Oysa ön safta bulunan intihar askerleriydi. Surun bir kısmı yıkıldı ve dev bir taş içeri girdi. Artık neyi beklediklerini biliyordu, Altın. Çünkü içeri giren kütle taş değildi ve içinden intihar askerleri çıkıyorlardı. Çıktıkları an bir yere çarpıyor ve patlıyorlardı. Biran da çok fazla kayıp vermişti gorgonlar. Onları yaklaştırmadan öldürmek gerekiyordu. Tam askerler bitti derken bir kütle daha geliyordu . Mancınıklar arka arkaya kütleleri gönderiyorlardı. Altın Askerleri dar kapıya çekti; mızrakları, okçuları, süvarileri…. Suru bırakmıştı artık. Dar kapı önüne barikatlar kurmaya başladı. Bu arada da okçular intihar askerlerini vuruyorlardı. Yukarıdan bir uçanboynuz göründü. Uçanboynuz dar kapıyı parçalayarak içeri girdi. Uçanboynuzdan bir süvari yere indi. Bu Witchcage’ti. Elinde orak, kafasında adına yakışır bir başlık ve pelerini dahil her yeri metallerle kaplıydı. Pelerini, Ateşdağı alevinden dövülmüş ve bir kalakn gibi kullanıyordu pelerini. Ateşdağı, emirlerini yerine getirmek için biçilmiş kaftanı seçmişti.

                Witchcage, Mighty Gorgon askerlerini orakıyla biçiyor, kalkanıyla savuşturuyordu. Altın, her yeri zırhlarla kaplı atına bindi. Elinde mızrak uzaktan Witchcage ‘e saldırmaya başladı. Altın saldırırken arka taraftan gorgonların özel atıcıları güçlü demir mızrağı fırlattı ve Witchcage’i uzaklaştırdı ama Witchcage savaşırken Ateşdağı leşyiyicileri yaklaştı ve dar kapıdan geçmeye başladı. Altın’ın artık yapacak fazla bir şeyi kalmamıştı. Dev borozanı bir kez daha üflemeye karar verdi. Herkesi Karanlık Mağara’ya gönderdi. Sadece kendi isteğiyle kalan Mighty Gorgonlar kalmıştı.  Aslandibi’ni terk edemezdi. Askerlerinin Karanlık Mağara’da ilerlemesi için zaman kazanmalıydı. Şafak olmuştu. Hero’dan aldığı emir onları Aslandibi’ne çekmek yönündeydi ama Altın savaşmayı tercih etti. Atına bindi. Mağaranın içi dardı ama dar olmasına rağmen atıyla çok rahat hareket ediyordu. Altın emrini verdi: “Artık insafsız olun, her yere saldırın, gazap için, Kuzgun için kızıl şafağa kadar sürün atları” Diğer Mighty Gorgonlar leşyiyicilere saldırırken kendi Witchcage’e doğru sürdü atını. Altın, mızrağını tam Witchcage tam batıracaktı ki sırtını döndü ve kalkanıyla Altın’nın mızrağını parçaladı. Orağıyla Altın’ı yere düşürdü., fakat Altın ‘a fazla bir şey olmadı. Çünkü Altın ‘ın zırhı Elf Diyarı’ndan gelmişti. Elf Diyarı Kuzgun’daki her baş üstat için bir zırh göndermişti.  Altın, yere düştükten sonra atına “Git Kızıl Eğer, koş şafağa koş” diye bağırdı. Uçanboynuz tam Altın’ın atına saldırıyordu ki Altın Witchcage’ten uzaklaşarak uçanboynuzu alttan bir kılınç darbesiyle yere düşürdü. Ateşdağı askerleri bu arada Mighty Gorgonları öldürmüşlerdi. Şimdi Altın tek kalmıştı ama kaçacak hali yoktu ve böyle bir savaşçı tek başına kalamazdı. Tam Witchcage orağıyla Altın’a vurmuştu ki dev borozan tekrar çaldı. Hero gelmişti. Arkadan Shopper ‘ın ok atışları … Hero ve yirmi beş koruması Ateşdağı askerleri arasına daldılar. Akıncı lideri mızrak atarak Witchcage ‘i uzaklaştırmaya çalışırken Altın’ı aldıÇok geçti Withcage çoktan orağını Altın’a batırmıştı. Hero askerleriyle geri çekilmeye başladı. Arkalarında da leşyiyiciler . Witchcage mağara ya doğru şöyle bi baktı. Bu o mağaraydı, Karanlık Mağara . Peşlerinden gidemedi ama bütün askerlere girmelerini söyledi.

                Hero, köprüde ilerlemeye başladı. Arkalarında da Ateşdağı askerleri çok hızlılardı. Her şey plana uygun ilerliyordu. Yanındaki koruyuculardan olan danışmana: “Emrimle başla” dedi. Arkasına baktı, yolu yarılamıştı ve nerdeyse askerler yetişiyorlardı. Ateşdağı, özellikle bu askerleri hızlarından dolayı seçmişti.  Altın’a baktı. Kendinde değildi. Çok cesurca savaşmıştı. O borcunu ödemişti, sıra Hero ‘daydı. Onun yıllarca koruduğu Aslandibi’ni yok etmek üzereydi.” Daha güzelini inşa edecem ve orayı tekrar alacam söz veriyorum. “ dedi. Akmiğfer’e baya yaklaşmışlardı.“Şimdi” diye bağırdı. Danışman yukarı doğru ateşli oku fırlattı. Mağara yanlarından çıkan okçular, ateşli oklar atmaya başladı ve tepeden taşlar düşmaye başladı. Dev taşlar köprüye düşüyor, köprüyü parçalıyordu. Ateşdağı askerleri, Akmiğfer’in yeraltındaki düşmeye başladı. Aslandibi’nden patlama sesleri gelmeye başladı. Aslandibi’ne giderken bütün planlarını yapmıştı ve bu yüzden gecikmişti. Şimdi daha hızlı ilerlemelilerdi. Köprü yıkılmaya başladı. Kenardaki okçular kurtulan askerleri öldürüyorlardı. Mağaranın kenarları farklı bir yolla ilerleniyordu. Akmiğfer’in ışığı göründü. Sonunda fakat arkaya baktığında bir ışık daha gördü. “Acaba Ateşdağı askerleri mi?” diye düşündü. Yoksa Mewtoo’nun korktuğu mu oluyordu? Ancak Akmiğfer’e girdiklerinde bakabilmişlerdi.  Gölgeler vardı. Taş sesleri hayla geliyordu. Sanki gölgeler dans ediyordu. Birden içi ürperdi. Bu gölgeler sanki ruhlardı ve Mewtoo daha önce onlarla savaşmıştı.  Derinliklerde dans eden ruhlar sanki ölümle besleniyor, ölümle mutlu oluyorlardı. “Bugün yeterince beslendiler. “ diye düşündü. Danışmana herkesin gelip gelmediğini sordu. Mağara okçularının hiçbiri geri dönmemişti. Mağara derinliklerinin artık yüzeye çıkmaya çalıştığını hissetti.
               
                Hero Altın’ın yanına gittiğinde çok geçti Altın’ın yarası çok kötüydü. Altın’a Aslandibi’ni geri alacağına bir kez daha söz verdi. Altın, Akmiğfer Üst Mezarlığı’na gönderildi. Hero, baş üstatlarını kaybetmekten nefret ediyordu. Arathon’un üzüntüsü hayla tazeyken, Altın….
                                                                                                                 Adnan KÖROĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder