30 Aralık 2011 Cuma

HİTABEDEKİ İSTİKBAL

            Atatürk'ün gençliğe hitabesindeki gençliğin yani halkın şuan ki durumu şöyledir:

            İçerden ve ya dışarıdan düşmanların kim olduğu belli olmamakta, belli olanların ise aslında en çok yarar verenler olmaktadır. Hatta düşmanları başkaları belirlemektedir. Öyleki bu durumda ve imkanda gençliğin vazgeçmesi yani her türlü durumu kabullenmesi için gerekli tüm şartlar oluşmaktadır. Hapse atılmakta, doğru bildikleri  yaşamlar kısmen yapılmakta ve düşmanların amacı hiçbir şekilde belli olmamaktadır. Bu imkan ve durum müsait olmayan hatta herşeyin yolunda gittiğini belgeleyen bir durumdadır. İstiklal olarak bildikleri bazı özgürlükler verilmekte ve ya korunmaktadır.

            Tam bağımsızlığa ve Cumhuriyet'e kasteden bu düşmanlar, eşi benzeri olmayan geçmişten geleceğe her şekilde örgütlenip bir zaferin galip çıkanları olabilirler. Kandırma ve oyalama taktikleriyle yüzyıllardır yaşanan bu topraklarda sanki biz kötülük yapıyormuşuz gibi diğer düşünceleri yok sayabilirler. Bütün kurumlarda az ya da çok onlardan varken biz torpil yapıyormuşcasına uyarıda bulunabilirler. Hatta bu durumu sahte ya da gerçek belgelerle kandırmacalı bir şekilde ispatlayabilirler. Özel sektörlerine ve ya kamu kuruluşlarına hükmedecek güce sahip olabilir ve bunu her fırsatta övüne övüne çok şahaneymiş gibi anlatabilirler. Hatta geri kalan kamu kuruluşlarını özelleştirerek toptan para kazanma ya da "zarar edeceğine satalım." bahanesiyle, kara ulaştırmak için çabalamadan satabilir ve geri kalan özel kuruluşları ise vergi kaçakçılığından dolayı devletleştirebilir ya da tehditlerle elegeçirebilirler. Kendisine karşı çıkan halkı dağıtabilir, dağıldıklarında muhalif çoğaldığında da " Ülkede demokrasi var. Bakın hiç bir dönemde bu kadar muhalife izin verilmedi." denilebilir, küçük görebilir ve vatanın her tarafını bilfiil işgal edebilirler. Bütün bu olaylardan daha zor ve önemli olanı, memleketin çoğunluğu bunlara inanmış ve ya bu durumu görmemiş ya da kendi gözleriyle görmek istediklerini görmüş olmalarıdır. Hatta halktaki bazı kişiler çıkar ilişkisiyle, çok ihtiyacı varmış gibi, iktidara siyasi ya da maddi yardım edebilirler. Millet, düşmanlardan aldığı gözlüğü kullanmakta, sanki kendi gözleri yeterli değilmemişcesine yaklaşmakta olabilirler.

            İşte tam istikbaline düşkün olan kişiler, başka rejimlerin bile daha iyi olduğuna inanan bu halkı uyarmayı ve rejime, millete sahip çıkmayı görev edinmişlerdir. Bu uğurda her türlü hakareti, her türlü baskıyı üzerlerine almaya razı olmuşlardır. İhtiyaç duydukları bizdedir, Türkiye Cumhuriyeti'nde. Bunun için tek yapmamız gereken Atalarımıza bakmamızdır; fakat bunun yolu asla savaş değildir. Çünkü sizin de dediğiniz gibi savaş zaruri olmadıkça cinayettir.
                                                                                             30.12.2011
                                              ( Hava saldırısında sivillerin vurulduğu açıklamasından bir gün sonra)
                                                                                          Adnan KÖROĞLU

1 yorum:

  1. Duyarlılığın için çok sağol Adnan Hocam, Vatan, uğurda savaş, halkın egemenliği konularını herkes kendince bir tarafa çekiyor. Kaç gündür benim de canım sıkkın, bişeyler iyi derken herşey senin kontrolünden çıkıyor ve hiç bir şey yapamadan öylece durup seyrediyoruz. Düşman kim , nerede , sorularını sesli sormak ve kim olduklarını haykırmak gerekiyor artık.
    GNY

    YanıtlaSil